ESKÝ ÞERAHLA GEÇMÝÞÝ VE BU GÜNÜ KONUÞTUM |
Mart 2oo3
Hasan: Bir zamanlar çok güzel olduðunu, çok görmüþ geçirmiþ biri olarak arada bir seninle, konuþmak, birlikte olmak istiyorum.Bir gece birkaç gün falan. Hasan: Peki nasýl? Þerah: Rüzgar esmeye baþladýðýnda burnuma küflenmiþ yosunlu beton kokusu geliyor. Hasan: O kadarda deðil. Þerah: Az bile dedim, eskiden rüzgar estiði zaman dumanýn kokusu yeþille buluþup parfümüm olurdu, ama nerde o günler… Ben bile çifinin, sbahdukenin, ormukenin kokusunu unuttum. Hani gölbaþý vardý bilirsin atlarýn akþam üstü otlandýðý yer. Oralar þimdilerde Dolar ve Euro’nun konuþulduðu yerler oldu.Dünyayý kirleten savaþlarý finanse eden kirli paralar iþte.Türk lirasýnýn az konuþulduðu yerlerden oralar. Bunun böyle olacaðý aklýmdan geçmezdi ama oldu iþte. Sahi o mahallede eski orman müteahhitliði yapan birisi vardý tanýr mýsýn? Hasan: Nasýl tanýmam senin çehreni deðiþtirmeye çalýþan bazen iyi iþler yaptýðýný Duyduðum birisi. Þerah: Sen öyle zannediyorsun bana en büyük kötülüðü yapanlarýn baþýnda o geliyor. Onu kýskanýp ona özenenleri anlatsam aðlarsýn görmüyor musun ne hale çevirdiler beni . Ben onu bazen ormanda, bazen kimselerin ortada olmadýðý gecenin karanlýðýnda, hatta ormancýlarla konuþurken bile görürüm. O 1960 lý yýllarda orman müteahhitliði yapardý. Bedenime az mý yaralar açtý. Bazen yetiþtirdiðim aðaçlarý yýkar, bazen dallarýný keser beni baþkalarýna peþkeþ ederdi. Ama ben güçlü olmaya çalýþýrdým, yeniden filizlenip karþý koyardým. Ya diðerleri, ondan ne öðrendilerse onu uyguladýlar.Biliyor musun aslýnda kötü niyetli biri deðildir, sende tanýrsýn. Hasan: Caným baksana ne kadar yakmýþlar senin canýný! Þerah : Eskiden yorganým olan ormanlarý kesip, ev, otel, motel yapýp para kazanýyorlar. Bunlar yetmiyormuþ gibi bir de yorgun bedenime beton yapýlarý yüklediler. Dizlerim tutmaz oldu, yayladan tek konakla inerdim ama þimdilerde bir koca günde ancak inebiliyorum. Üstelik ýslanarak. Bilirsin ýslanmamak için ormanýn gölgesine sýðýnýrdým þimdilerde o da yok kesmiþler dallarýný, budamýþlar kýþlýk odun yapmýþlar dalsýz dalda sýz býraktýlar. Hasan: Sen ne kadar dertliymiþsin?( Susmak bilmiyor baþladý anlatmaya) Þerah : Diðer hovardalarý da o salmýþ üstüme. Görgüsüzler... Hasan: eee... Þerah: Bedenimdeki bu yaralarý görüyor musun bunlarý beni sevdiðini söyleyenler yaptý. Üstelik tek koruyucularým olmasý gereken belediye baþkanlarý, muhtarlar vs. Onlarý seyrediyorlardý! ( Yüzü birden güldü ve bana): beni hala seviyor musun Ýstiyor musun?( diye sormaz mý.) Hasan: Hüzünlendim, ne demek istiyor musun seni nasýl istemem, özlemem? (Aslýnda birkaç günden fazla çekemeyeceðimin o da farkýnda ama ben kývýrarak cevaplýyorum. Gözleri doldu yanaklarýndan yaþlar akmaya baþladý elinin tersi ile göz yaþlarýný silip baþladý söylenmeye) Þerah: Biliyor musun eskiden çok güzeldim. Beni sevenleri mutlu ederdim. Güvendiðim insanlar olmuþtur... Ama onlar beni aþkla sevmediler, yorganým olan ormanlarýmý kesip yorgansýz býraktýlar. Üþüyorum artýk yaþlandým baksana cildim bozulmuþ görüntüm kötü. Çirkin yapýlaþmayý taþýyamýyorum artýk. Karným aðýrýyor, arada bir ishal oluyorum. Meðer sularýn kirliliðindenmiþ Düþünsene eskiden öyle miydi? sularýmdan eðilerek su içerdiler. Þimdilerde öyle deðil,Hatýrlýyormusun? Hasan: Nasýl hatýrlamam alabalýðýn bol göçmen kuþlarýn uðrayýp konakladýðý, dinlenip su içtikleri, kurbaðalarýn armonik seslerinin gece ayyuka çýktýðýný. (Baþladý söylenmeye.) Þerah: Balýklarýmýn yumurtalarýný göle býrakýrdým, büyüdüklerini görmek için sazlýðý ziyaret ederdim onlarýn büyüdüklerini kocaman olduklarýný görür gururlanýr, sevinirdim. Þimdilerde onu da kazmýþlar balýk yumurtalarý karadenize kadar inip kayboluyorlar. Kim bilir, Karadenize kýyýsý olan ülkelerin balýklarýyla akraba olmak için belki. Ya kurbaðalar?Onlarýn evleri olan sazlýktan sonra kayboldular, nesilleri tükendi, sýðýnacak limanlarý kalmadý, Týpký eskilerin yok oluþu gibi. Hasan: Amma da doluymuþsun sen? Þerah: Sana sitem edecek o kadar çok þeyim var ki anlatsam benden beter olursun. Bak ben ne oldum. Hasan: Benim hatýrladýðým kadarýyla eskiden yayla yollarýnda kalabalýklar olurdu. Konaklama yerlerinde horon oynanýrdý. Kim bilir belki de güzelliðini o doðal yaþamdan alýyordun, ne dersin? Þerah: Ah...ahh... Nerde o günler el ele tutuþup bir kýz bir erkek horon oynayanlar, el ele tutmayý býrak bir arada oturmayý bile haram sayýyorlar. Senin anlayacaðýn harem selamlýk kurmuþlar. Biliyor musun eskiden Atatürkçü aydýnlar çoktu þimdi ise gericiler türedi durmadan ATATÜRK’e sövüyorlar. Hasan: Biraz abartýyorsun. Þerah : Sana öyle geliyor sen gittikten sonra buralar Erzurum, Erzincan’dan gelen þeyhlerle doldu. Hatta benim büyüttüðüm zeki, akýllý, þair ruhlu bir çocuk vardý. Senin yaþlarýnda onu bile kandýrmýþlar o da harem selamlýk kurmuþ. Þeyhcik olmuþ!... Hasan: Sahi öyleymiþ, duydum. Demekki doðruymuþ. Þerah: Dur hele bir de yerlisi var. O da buralarda mücadele veriyor. Senin anlayacaðýn beni parsellemiþler diledikleri gibi kullanýyorlar. O da arada bir benim irademe müdahale ediyor ama bugüne kadar baþarýlý olamadý. Sebebi de siz dýþarda yaþayanlarsýnýz. Hasan: Ne demek istiyorsun? Þerah: Beni terkedip gurbette yaþayan sizler beni unutmadýnýz, bazen yaptýðýnýz müdahalelerinizi tasvip ediyorum. Çünkü bana yapýlan zulme dur diyorsunuz. Hasan: Ýyi ya daha ne istiyorsun? Þerah: Siz gurbettekiler de zamanla buralardakilere benzemeye baþladýnýz bana sahip çýkýnýz. Hasan: sana ve senin gibiülkemin deðerlerine zarar vermeye çalýþanlarýn ömrümce karþýlarýnda olacaðým.Bu benim sana sözüm olsun. Hasan DÜZGÜN |